Türkiye nin Normalleşmesi İçin Tüm Darbeciler Ve Darbe Girişimcileri Yargılanmalıdır
28.02.2008 Ankara

TÜRKİYE'NİN NORMALLEŞMESİ İÇİN BÜTÜN DARBECİLER VE DARBE GİRİŞİMCİLERİ YARGILANMALIDIR

Türkiye; siyasetine, toplumuna, ekonomisine, kültürüne, inancına askeri müdahale ve anlayışlarla yön verilmeye çalışılan bir ülke haline getirilmek isteniyor. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımayan karanlık zihniyet, ülkeyi nasıl yıllarca Tek Parti diktatoryası altında yönetmişse, en ufak hak ve özgürlük taleplerini faşizan uygulamaları ile susturmaya çalışmışsa bugün de aynı zihniyet hakim kılınmaya çalışılıyor. 27 Mayıs 1960 darbesiyle halkın oylarıyla seçtiği Başbakan'ı ve yardımcılarını asmaktan çekinmeyen Hitler kırıntısı güçler İstiklal Mahkemesi zihniyetini başka isimlerle kurumsallaştırma gayreti içindeler. Din ve vicdan hürriyeti, ifade özgürlüğü, eğitim özgürlüğü gibi temel insan hak ve hürriyetlerinin önündeki en büyük engel tektipleştirici, aynılaştırıcı çağdışı Kemalist ideolojidir.

28 Şubat 1997'de her türlü baskı ile halkın temel hak ve özgürlüklerini gasp eden, başörtülü kızların eğitim ve çalışma hakkını elinden alan, din özgürlüğünü kısıtlamak için her türlü hukuksuzluğu meşru gören, ekonomik krizlerle köşeyi dönenler bugün ellerini kollarını sallayarak gezenlerle faşist Tek Parti zihniyeti aynı anlayışın ürünüdür. Kendi ayrıcalıklarını korumak için ülkeyi her türlü kaos ortamına çeken bu zihniyetle mücadele, maalesef bugüne kadar akim kalmıştır. Bugün Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı başta inanç özgürlüğü olmak üzere, Kürt sorunu ve Alevi sorunu gibi temel konuların kronikleşmesindeki ana aktör askeri müdahaleler ve onların zihniyetini devam ettirenlerdir.

11. yılını geride bıraktığımız 28 Şubatla birlikte geliştirilen "post-modern darbe" anlayışı, yerini 2007 yılında düzenlenen "Cumhuriyet Mitingleri" ile "Sivil Darbe" girişimlerine bırakmıştır. Sözde sivil toplum örgütleri, eylem ve söylemleriyle hak ve özgürlük taleplerini sindirme, halka karşı yürüttükleri psikolojik savaş sayesinde kendi ayrıcalıklı konumlarını güçlendirme gayreti içerisindedirler. Darbe yapanlar ve darbe girişiminde bulunanlar bugüne kadar yargılanmadığı için darbe ortamını sağlamaya yönelik planlamalar yapmaya cesaret edebilmektediler. Türkiye'nin normalleşmesi için bütün darbeciler ve darbe girişimcileri yargılanmalıdır.

Bugün başörtüsü konusunda medyanın, sözde sivil toplum örgütlerinin, üniversite yönetimleri başta olmak üzere resmi kurumların takındığı tavır, "öz vatanında parya/köle" muamelesini geniş halk kesimlerine benimsetmek üzere yapılan psikolojik saldırılardır. Üniversiteler sadece rektörlerin, öğretim görevlilerinin malı değildir. Öğrenciler olmadan üniversitelerin bir anlamı yoktur. Öğrencilerin kendi kimliklerine karşı yürütülen, eğitim haklarını ellerinden alan üniversite yönetimlerine karşı, direnme hakkını kullanmaları meşrudur. Başörtüsü yasağını uygulamakta direnen başta "Üniversiteler Arası Kurul" olmak üzere tüm üniversite yönetimlerini şiddetle kınıyoruz.

Öte yandan Kuzey Irak'a yapılan operasyon göstermektedir ki, sorunların çözümsüzlüğe itilmesinde hala askeri yöntemler kullanılmaktadır. Oysa sivil siyasete düşen, hak ve özgürlük taleplerini baskı ve zulüm politikalarıyla şiddet yoluyla bastırmak yerine, özgürlüklerin önünü açmaktır. Hiçbir amaç, çatışmalarda ölenlerin yaşama haklarından daha kıymetli değildir. Askeri çözüm, çözümsüzlüktür. Operasyonlar, müesses nizamın ayrıcalıklılarını güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır. PKK'nın terör eylemlerine karşı verilecek yanıt, daha büyük terör üretmek olmamalıdır. Şiddet araçlarıyla, silahlarla değişen bir dünya, daha fazla şiddetin olduğu bir dünya olacaktır. Hükümetin, Kürt sorunu ile PKK'yı birbirinden ayırarak kalıcı çözüm üzerinde inisiyatif alması tükenmekte olan barış umutlarını güçlendirecektir.

Karşı karşıya kalınan sorunun temelinde, halkı devlet için teferruat gören karanlık devlet anlayışı vardır. Bu anlayış değişmeden kalıcı çözüm sağlanamaz. Cumhuriyet tarihi ile eş değer olan bu sorunların çözümü gerçek sivil toplum örgütlerinde ve sivil siyasettedir. Yapılan zulümlere rıza göstermeyenler eğer zalimlerden bir farkları varsa inisiyatif olmak zorundadırlar. On yıllardan beri yapılan haksızlıklara karşı, haksızlığa uğrayanın kimliğine bakmadan hep birlikte büyük bir kararlılık ve azimle mücadele etmek, vicdan ve ahlak sahibi herkesin görevidir. Çünkü insan, haklarıyla insandır.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği

Ankara Şube Başkanı Ümit Mert

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2008-02-28
Okunma Sayısı : 1661
Şube ve Temsilcilerimiz
ankara
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - Mazlumder / Ankara Şubesi
Adres: Kocatepe mah. İnkılap sokak 31/8 Kızılay Çankaya/ ANKARA
E-posta: ankaramazlumder[a]gmail.com | Telefon: 0312 419 30 40 | Faks:

Ziyaretçi Sayımız : 4644267