5 HAZİRAN 2008'DEN SONRA NE DEĞİŞTİ?

5 HAZİRAN 2008'DEN SONRA NE DEĞİŞTİ?

Bundan tam bir yıl önce, 5 Haziran 2008 günü Anayasa Mahkemesi "Anayasada türban değişikliği" olarak bilinen iki yasa değişikliğini iptal etti. Değişikliği iptal edilen maddelerde başörtüsü kelimesi dahi geçmiyordu. İki maddeden birisi tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eğitim alma hakkını garanti ediyor, diğeri ise devlet kurumlarını tüm vatandaşlara hizmet verirken eşit davranmaya zorluyordu. Başörtülü vatandaşların da devlet karşısında eşit muamele görmesini sağlayacak değişiklik laikliğe aykırı bulunarak iptal edildi.

Anayasa değişikliği iptal edildiğinde sanki 5 Haziran 2008 öncesi uygulanan hukuki bir yasak varmış da değişiklik iptali ile yasak hukuki olarak uygulanmaya devam edecekmiş gibi bir hava oluşturuldu.

5 Haziran 2008'in öncesinde başörtüsünü yasaklayan yazılı hiçbir kanun maddesi, anayasa maddesi, TCK'da herhangi bir madde, YÖK kanununda herhangi bir madde bulunmamaktaydı, halen de yok.

5 Haziran 2008 öncesinde Anayasa'nın 13. Maddesi "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın ancak kanunla sınırlanabilir" diyordu, halen de öyle diyor.

5 Haziran 2008 öncesinde başörtüsü yasağı yazılı hiçbir kanuna dayanmadan adeta sözel bir anlaşma ile devlet dairelerinde ve tüm eğitim kurumlarında uygulanıyordu, halen de uygulamaya devam ediliyor.

5 Haziran 2008 öncesinde hiçbir kanun ya da anayasa maddesine dayanmadan başlarını örten kadınların en temel hakkı olan eğitim, çalışma ve devlet hizmetlerine erişimde eşit muamele görme hakkı ihlal ediliyordu, halen de ihlal ediliyor.

Öyleyse Anayasa değişikliğinin iptali ile ne değişti?

5 Haziran 2008'den sonra birçok hak ihlali ile birlikte, bugüne kadar keyfi bir şekilde uygulanan başörtüsü yasağının sürdürülmesinde her yolun mubah olduğu görüldü. Anayasa Mahkemesi TBMM'ni vesayet altına almış oldu, atanmışlar seçilmişlere bir defa daha galebe çaldı. Yasa yapan bir anayasa mahkememiz, yapılan yasayı uygulayan bir millet meclisimiz oldu. Artık kâğıt üzerinde dahi hâkimiyetin kayıtsız, şartsız millete ait olmadığı yargı eliyle ilan edilmiş oldu.

Bu ülkede devlet önünde tüm T. C. vatandaşların eşit olmadığı en yüksek yargı organı tarafından onaylanmış oldu.

5 Haziran 2008 öncesinde Türkiye'de hak mücadelesi veren kitleler TBMM'ne gönderdikleri temsilcileri ile sorunlarına çözüm bulacaklarını düşünüyorlardı. 5 Haziran 2008'den sonra Anayasa Mahkemesi'nin onayı olmaksızın Orman Kanunlarıyla ilgili bir düzenleme yapabilmenin dahi mümkün olmadığı ortaya çıkmış oldu. Toplumun %70'inin üzerinde hemfikir olduğu bir konuda bile son kararın 11 yargıcın elinde olduğunu öğrenmiş olduk.

Peki, bu yasağı kim kaldıracak?

Ne toplumsal uzlaşı, ne TBMM, ne de hükümetin çabası yeterli olamıyorsa, bu ülkedeki kadınların yarıdan fazlasını ilgilendiren bu sorunu kim çözecek?

Her gün binlerce kadının okul kapısında, iş yerinde, sokakta, hayatının her alanında maruz kaldığı bu ayrımcılığı kim durduracak?

Başörtülü kadınların kendilerini baskı altında hissetmemeleri için kim inisiyatif alacak?

Artık hukuksuzluktan hukuki çözümsüzlüğe doğru sürüklenen bu kamburu bu ülkenin sırtından kim kaldıracak?

Bu çözümsüzlükte büyük payı olan 5 Haziran 2008 tarihli Anayasa Mahkemesi kararının yıl dönümünde, bu soruyu bütün vicdan sahiplerine soruyoruz:

Bu adaletsizliğe kim dur diyecek?

AKDER-BAŞKENT KADIN PLATFORMU-İLKDER-MAZLUMDER Ankara Şubesi

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2009-06-06
Okunma Sayısı : 1279
Şube ve Temsilcilerimiz
ankara
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - Mazlumder / Ankara Şubesi
Adres: Kocatepe mah. İnkılap sokak 31/8 Kızılay Çankaya/ ANKARA
E-posta: ankaramazlumder[a]gmail.com | Telefon: 0312 419 30 40 | Faks:

Ziyaretçi Sayımız : 4644508