Ankara Şubeden İsraile Suç Duyurusu

04.06.2010

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

İHBAR EDEN-MÜŞTEKİ : Üstün BOL (MAZLUMDER Ankara Şubesi Adına)

ADRESİ : Mithatpaşa Cad. Num. 21/14 Mithatpaşa ANKARA

SANIKLAR : 1-Şimon PERES, İsrail Cumhurbaşkanı

2- Benjamin NETANYAHU, Başbakan

3-Ehud BARAK Savunma Bakanı

4-Avigdor LİEBERMAN İsrail Dışişleri bakanı

5-Gabi ASHKENAZİ İsrail Genel Kurmay Başkanı

6-Eliezer MERON İsrail Deniz Kuvvetleri Komutanı

7- Gemiye bizzat Saldıran Ve Emri Veren diğer Yetkililer

ADRESLERİ : İşgal altında bulunan Filistin Toprakları

SUÇ :Kasten Öldürme, Kasten Öldürmeye Teşebbüs, Kasten Yaralama, Hürriyetinden Alıkoyma, İşkence, Mala Zarar Verme, Deniz, Demiryolu veya Havayolu Ulaşım Araçlarının Kaçırılması veya Alıkonulması, Haberleşmenin Engellenmesi

SUÇ TARİ :30 Mayıs 2010 ve Devam Eden Günler

AÇIKLAMALAR :

OLAYIN İZAHI

İsrail uzun yıllardan bu yana Filistin topraklarını işgal etmek sureti ile bugüne kadar binlerce insanı öldürmüş, bir çok insanı yaralamış, sakat bırakmış; mallarına zarar vermiş ve onları evsiz bırakmıştır. İsrail bunun da ötesinde işgal ettiği Filistin topraklarında büyük bir ambargo ve kuşatma uygulamış, Gazze halkına insani yardımların ulaşmasını engelleyerek büyük bir insanlık suçu işlemiştir.

Dünyanın değişik ülkelerinden bir araya gelen insan hakları aktivistleri ve yardım gönüllüleri İHH(İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı) öncülüğünde İsrail'in Gazze halkına uyguladığı bu ambargoyu ortadan kaldırmak, ilaç tıbbı malzeme ve gıda malzemelerinden oluşan yardımları İsrail tarafından açlığa terk edilen insanlara ulaştırmak amacıyla, Türk bayrağı taşıyan, donatanı, sahibi ve işleteni Türk vatandaşı olan "Mavi Marmara" gemisi ve dünyanın değişik ülkelerinden gelen 6 ayrı gemi dilekçemiz ekinde mevcut "Yolcu Listesi"nde isimleri yazılı bulunan kişilerle birlikte 28 Mayıs 2010 tarihinde yola çıkmışlardır.

Gemilerin uluslararası sularda ilerlediği 30 Mayıs 2010 gecesinde gemiden dünyaya geçilen mesajda "Kendilerinin İsrail askeri botları ve helikopterleri tarafından takip edildiği, sürekli taciz ve karartmaların uygulandığı, her an bir saldırının gerçekleşebileceği" bildirilmiştir.

Bu mesajın alınmasından hemen sonra gece saat 04:00-04:30 sularında İsrail helikopterlerinden ve hücum botlarından silahlı askerler gemiye inerek burada bulunan savunmasız ve silahsız insanların üzerlerine rasgele ateş açmaya başlamışlardır. Ateş sonucu bir çoğu Türk vatandaşı olan birçok insan hayatını kaybetmiş ve birçok kimse de yaralanmıştır. Söz konusu olaylar gemide bulunan kameralarca kayıt altına alınmıştır "saldırı anı" ulusal ve uluslar arası basın kuruluşları kayıtlarında mevcuttur.

Saldırının başlaması üzerine Mavi Marmara Gemisinin kaptanı tüm dünyaya ve Türk yetkililerine "acil yardım mesajı" geçmiştir. Gemi kaptanı bu mesajda "Gemiye silahlı askerlerin indiğini, gerçek silahlarla rasgele ateş açtıklarını, şu an gemide yaralıların olduğunu ve acil yardım beklediklerini" bildirmiştir.

Bu dakikadan sonra İsrail tarafından Türkiye'nin uydusuna müdahale edilerek geminin bütün iletişimi kesilmiştir ve gemide bulunan insanlarla bir daha irtibat sağlanamamıştır. Daha sonra İsrail medyasından alınan bilgi ve görüntülere göre 15-20 arasında kişinin öldüğü, yine 15'ten fazla insanın yaralı olarak gözaltına alındığı bilgisi verilmiştir. Bu kişilerin dışında kalan insanların bir kısmı tutuklanmış, geri kalanların akıbetleri hakkında ise şu ana kadar herhangi bir bilgi alınamamıştır.

Yine elimize ulaşan kısıtlı bilgi ve görüntülere göre "Mavi Marmara Gemisi" ve diğer yardım gemilerinin zorla, İsrail'in kontrolü altında bulunan Aştod Limanı'na çekildiği, gemilerdeki tüm insanların gözaltına alındığı tespit edilmiştir. İsrail tarafından öldürülen insanların akıbetleri hakkında ise herhangi bir bilgi mevcut değildir. İsrail medyası tarafından çekilen görüntülerde acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyulan insanların ellerine ve ayaklarına kelepçe takılarak götürüldükleri görülmektedir.

İsrail bu saatten sonra kendi medyası da dahil olmak üzere tüm dünya medyalarının bu konu ile ilgili haber almasını engellemiştir. Yaralı insanların kollarına ve ayaklarına kelepçe takılarak götürülmesi görüntüleri ve şu ana kadar Türk devlet yetkilileri de dahil olmak üzere hiçbir kurum ve kişinin bilgi alamıyor oluşu, İsrail'in bu kişilerin hayatlarına kastedecek eylem ve işlemlerde bulanacağı konusunda bizleri büyük bir endişeye sevk etmektedir. Bu nedenle bu olaya sebebiyet veren kişilerin derhal yakalanarak tutuklanmaları ve eylemlerine son vermeleri sağlanmalıdır. Bu kişiler tutuklanmadıkları takdirde eylemlerine devam edecekler ve neticede telafisi imkansız sonuçlar doğacaktır.

Eylemi bizzat gerçekleştiren sanıkların yanında, diğer sanıklar (devlet başkanı, başbakan ve diğer yetkililer) eylemi sahiplenmiş ve bu eylemin kararını kendilerinin verdiklerini beyan etmişlerdir. Sonuçta suç konusu eylemlerin tüm sanıklarca birlikte ve tasarlanarak gerçekleştirildiği kendi ikrarları ile sabit hale gelmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME

YETKİ

Ülke Bayrağı Taşıyan Geminin Hukuki Durumu

Uluslarası hukuk gereği açık denizde seyreden gemiye yapılan müdahale, bayrağını taşıdığı ülke topraklarına yapılmış bir saldırı olarak kabul edilmektedir. Türk iç mevzuatı da aynı hükümleri içermektedir.

1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Sözleşmesi'nin "Gemilerin Tabiiyeti" başlıklı 91. Maddesinde "Her devlet, gemilere hangi şartlar ile tabiiyetini vereceğini, gemilerin kendi ülkesinde tescil şartlarını ve kendi bayrağını çekme hakkına sahip olmaları için gerekli şartları tespit edecektir. Gemiler bayrağını çekme iznine sahip oldukları devletin tabiiyetine sahiptir. Devlet ile gemi arasında gerçek bir bağ bulunmalıdır." denilmektedir.

Yine aynı sözleşmenin 3. Maddesinde "Her devlet karasularının genişliğini tesbit etme hakkına sahiptir; bu genişlik işbu sözleşmeye göre tesbit edilen esas hatlardan itibaren 12 deniz milini geçemez." denilmektedir.

Sözleşmenin 87. Maddesi ise "Açık denizler, sahili bulunsun veya bulunmasın bütün devletlere açıktır." hükmünü içermektedir.

Gerek 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Sözleşmesi gerekse diğer uluslarası mevzuat ve daha da önemlisi yüzyıllardır devam ede gelen uluslararası deniz hukuku teamülleri gereği, açık denizler tüm devletlerin ortak kullanımındadır. Bu sularda barışçıl amaçlarla seyahat eden bir devlet gemisine yapılacak bir saldırı o devlet topraklarına yapılan bir saldırı niteliğindedir.

Yine uluslarası hukuk gereği hangi devlet tabiiyetine sahip olursa olsun gemide bulunan ülke vatandaşlarına yapılacak saldırı yine o devlete karşı bir saldırı mahiyetindedir.

İsrail yetkilileri (sanıklar) insani yardım taşıyan "Mavi Marmara Gemisi'ne kendi karasularından 72 mil uzaklıkta açık deniz olarak kabul edilen bir bölgede müdahale ederek doğrudan doğruya Türkiye'nin egemenlik hakkına müdahale etmiştir ve açık denizde işlediği bu suç nedeni ile Türk mahkemelerinde yargılanmaları gerekmektedir.

Yardım gemileri yola çıktıkları andan itibaren Gazze halkına insani yardım ulaştırmak amacında olduklarını beyan etmiş olmalarına rağmen sanıklar bu müdahaleyi kendi karasularına hiç uğramadan İsrail'in işgal ettiği Filistin Devleti'ne gidecek olan bir gemiye yapmıştır.

Konuyla ilgili Kültür Üniversitesi Uluslararası Ceza Hukuku Seksiyonu Başkanı Prof. Dr. Durmuş Tezcan, yaptığı bir değerlendirmede "yaşananları 1974 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapılan "saldırı" tanımı çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini kaydederek, İsrail'in silahsızlara karşı uluslararası sularda silahlı askeri müdahale gerçekleştirmesinin açıkça saldırı suçu kapsamına girdiğini belirterek,Uluslararası hukukta, abluka olan alanlarda sınırlarda uyarıların ve denetimin yapıldığını,1958 Cenevre Açık Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında da bu olayın uluslararası bir suç olarak görüldüğünü" bildirmiştir. (http://www.euractiv.com.tr/politika-000110/article/israil-010429)

Uluslarası savaş hukuku gereği bir devletin işgali altında olan ülkeye işgal devleti tüm insani yardımın geçişine müsaade etmek mecburiyetindedir. Sanıklar savaş zamanında dahi uymakla yükümlü oldukları uluslarası hukuku barış zamanında çiğnemek sureti ile açıkça suç işlemişlerdir. Sanıkların Birleşmiş Milletler'in birçok kararına rağmen ve tüm uluslarası hukuku çiğneyerek, İsrail'in işgal ettiği Filistin Devleti'ne giden yardımları engellemeleri uluslarası hukuk bakımından suç olduğu gibi eylemleri nedeni ile Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince yargılanmaları gerekmektedir.

Sanıklar açık denizde yaptıkları bu saldırı ile doğrudan doğruya Türkiye topraklarında ülke vatandaşlarına karşı suç işlemişler gibi cezalandırılmalıdırlar. Bu nedenle İsrail adına hareket eden ve bu eylemin gerçekleştirilmesi kararını alan sanıklar hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak kamu davasının açılması zorunluluk arz etmektedir.

TCK Bakımından Değerlendirme

TCK 8. Maddesi'nde: "(1) Türkiye'de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye'de işlenmesi veya neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi hâlinde suç, Türkiye'de işlenmiş sayılır.

(2) Suç;

a) Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında,

b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla,

c) Türk deniz ve hava savaş araçlarında veya bu araçlarla,

d) Türkiye'nin kıt'a sahanlığında veya münhar ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda veya bunlara karşı,

İşlendiğinde Türkiye'de işlenmiş sayılır.".denilmektedir.

Yine TCK'nın 9. maddesinde "Türkiye'de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiş olan kimse, Türkiye'de yeniden yargılanır." denilmektedir.

Türk Ceza Kanunu'nun yetkiyi düzenleyen bu maddeleri birlikte incelendiğinde Türk Bayrağı taşıyan, Türk limanından hareket etmiş, işleteni ve donatanı Türk olan ve yine Türkiye'ye ait malları taşıyan, bu nedenle de TCK 8. maddesinin 2-b maddesi gereğince "Türk deniz aracı" sayılan bu gemilere ve içindeki Türk vatandaşlarına yapılan saldırı nedeni ile aynı maddenin son fıkrası gereğince suç Türkiye'de işlenmiş sayılır. Aynı kanunun 9. maddesi gereğince bu kişilerin kendi ülkelerince yargılanmış olmaları ya da yargılanacak olmaları Türkiye'de bu insanların yargılanmalarını engellememektedir.

TCK gereği, Türkiye'ye ait olan Mavi Marmara Gemisi'nde işlenen bu suç Türk topraklarında işlenmiş bir suçtur ve bu kişiler yabancı ülkede yargılanmış olsalar bile Türkiye'de yeniden yargılamalarının yapılması gerekmektedir.

Yine TCK 13. Maddesinde: "(1)Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi hâlinde, Türk kanunları uygulanır" denilmektedir ve bu maddenin 13/1-c fıkrasında, TCK 94 ve 95. maddelerinde düzenlenen "İşkence suçları" ve 13/1-i fıkrasında TCK 223. maddenin 2. ve 3. fıkralarında düzenlenen "Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması suçları" ile bu araçlara karşı işlenen zarar verme (madde 152) suçlarının kim tarafından ve nerede işlenirse işlensin Türk kanunlarının uygulanması ve bu suçu işleyen kimselerin Türkiye'de yargılamalarının yapılması gerekmektedir.

TCK 13. maddenin bu düzenlemesi ile de sayılan suçlar bakımından işlendiği yer ya da kişilere bakılmaksızın doğrudan doğruya Türk kanunlarının uygulanması ve suçluların Türkiye'de yargılanması hüküm altına alınmıştır.

Gerek uluslarası hukuki düzenlemeler gerekse de TCK'nun yukarıda bahsedilen maddeleri hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde sanıkların yargılamalarının Türkiye'de yapılması gerektiğini ve Türk mahkemelerinin yetkili olduğunu göstermektedir.

İŞLENEN SUÇLAR

Kasten Öldürme

Bizzat sanıkların yaptıkları açıklamalarla ortaya çıkan ikrarlarından ve Türk devlet yetkililerinin açıklamalarından anlaşılacağı üzere sanıkların eylem ve fikir birliği içersinde, taammüden ve birden çok kimse ile birlikte "adam öldürme" suçunu işledikleri sabittir.

Türk ceza kanunu gereği adam öldürme suçlarında zincirleme suç oluşmayacağı ve suçların içtima edilmeyerek her bir öldürme suçundan dolayı ayrı ayrı cezalandırılmaları gerektiğinden sanıkların her bir öldürme eylemi için ayrı ayrı cezalandırılmalarını talep ediyoruz.

Öldürmeye Teşebbüs

Yine sanıkların ikrarı, görüntüler ve diğer delillerden anlaşılacağı üzere, sanıklar gemide bulunan insanların üzerlerine tam otomatik öldürmeye elverişli silahlarla rasgale ateş açmak suretiyle "adam öldürmeye tam teşebbüs" suçunu işlemişlerdir.

Kasten Yaralama

Sanıklar, gemide bulunan birçok kimseyi yaralamak sureti ile birden fazla kişi ile birlikte ve silahla nitelikli "kasten yaralama" suçunu işlemişlerdir.

Hürriyetinden Alıkoyma

Sanıklar, gemide bulunan yaralı yolcularla birlikte diğer tüm yolcuları zorla alıkoymak sureti ile alıkoyduğu tüm kişiler bakımından "Hürriyetinden Alıkoyma" suçunu işlemişlerdir. Şu an tüm yolcular bakımından bu suç devam etmektedir.

Mala Zarar Verme

Sanıklar mülkiyeti IHH İnsanı Yardım Vakfı'na ait gemi ve geminin içerisinde bulunan yardım malzemelerini tahrip etmek ve yok etmek sureti ile "mala zarar verme" suçunu işlemişlerdir.

Haberleşmenin Engellenmesi

Sanıklar, gemiye saldırı anından hemen sonra Türkiye'nin uydusuna müdahale etmek suret ile gemi ve gemide bulunan tüm insanlarla iletişim ağlarını koparmış, kendi medyası ve tüm dünya medyalarına sansür uygulamak sureti ile insanların haber alma hakkını engellediği gibi "Haberleşmenin Engellenmesi" suçunu da işlemişlerdir.

İşkence

Sanıklar, gemiye yaptıkları saldırı sonrası gemide bulunan tüm yolcuları gayri insani bir şekilde alıkoymuşlar, bu insanlara karşı gerek manevi gerekse de maddi anlamda "işkence" suçunu işlemişlerdir.

Ağır silahlarla yaşamlarını tehlikeye sokacak surette yaralanan kimselerin ellerine ve ayaklarına takılan kelepçeler başlı başına işkence suçunun işlendiğini gösteren delillerdir.

Ayrıca bazı yolculara "Kendilerinin böyle bir eylemi gerçekleştirmekle hata ettikleri, bu nedenle İsrail'den özür dilediklerini" belirten bir belgeyi imzalamaları karşılığında serbest bırakılacaklarına dair yapılan baskı psikolojik işkencenin yapıldığını göstermektedir.

Deniz, Demiryolu veya Havayolu Ulaşım Araçlarının Kaçırılması veya Alıkonulması

Sanıklar, Türkiye'nin Antalya limanından hareket eden ve Filistin Devleti'ne (Gazze) ulaştırılmak üzere taşıdığı insani yardımla yola çıkan gemiye, hiçbir devletin egemenliğinde olmayan açık denizlerde müdahale etmek sureti ile zorla kendi kontrolü altında bulunan Aşdot Limanı'na çekmiştir ve alıkoymuştur.

Sanıklar Türkiye Devleti'nin tüm talep ve isteklerine rağmen gemiyi alıkoymaya devam etmek sureti ile müsnet suçu işlemişlerdir.

SUÇUN SUBUTU

Sanıklar bu suçları tüm dünyanın gözü önünde ve gemiden canlı yayının yapıldığı bir esnada işlemişlerdir. Sanıkların bu eylemleri tüm dünya medyasında yer almış ve sanıklar suçüstü halinde yakalanmışlardır.

Sanıklar daha sonraki eylem ve işlemlerinde ve bizatihi bazı sanıkların yaptıkları açıklamalarla bu suçları işlediklerini ikrar etmişlerdir.

Sanıklar devam eden eylemleri ile yukarıda sayılan suçları işlemeye devam etmektedirler. İşlenen suçlar hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde sabittir ve başkaca delil toplanmasına gerek yoktur.

Sanıklar derhal yakalanarak haklarında tutuklama tedbirine başvurulmadığı takdirde, sanıklar kasten öldürme, kasten yaralama, işkence suçları ile diğer sayılan suçları işlemeye devam edecekleri gibi, işledikleri ve işleyecekleri suçlar nedeni ile delilleri karartma ve kaçma şüpheleri mevcuttur.

Bu nedenle sanıklar hakkında yürütülecek tahkikat tamamlanıncaya kadar haklarında tutuklama tedbirine başvurulması hukuki bir zorunluluktur. Sanıkların tutuklanmaları için CMK 100 ve devamındaki maddelerdeki koşullar oluşmuştur. Sanıklar hakkında yakalama kararının çıkarılarak görüldükleri yerde yakalanmalarını temin için ulusal ve uluslarası gerekli girişimlerin yapılması gerekmektedir.

HUKUKİ DELİLER : 1- Sanıkların ikrarı

2- Ulusal ve uluslararası TV ve diğer medya kanalları Görüntüler

3- Tanık

4- Re'sen Tespit edilecek Başkaca Deliller

HUKUKİ NEDENLER : Uluslararası Teamüller ve Sözleşmeler, TCK, CMK ve ilgili mevzuat

NETİCE İ TALEP : Yukarıda belirtmiş olduğumuz nedenlerle ve yürütülecek soruşturmanın ve neticesinde yapılacak yargılamanın sonuçsuz kalmaması için, öncelikle sanıklar hakkında yürütülecek soruşturma sonuçlanıncaya kadar, SANIKLARIN YAKALANARAK TUTUKLANMASI'nın temini için mahkemeye müracaat edilmesini ve savcılığınızca yapılacak tahkikat neticesinde ulaşılacak başkaca deliller ve tespit edilecek başkaca suçlardan dolayı sanıkların cezalandırılmaları amacıyla haklarında KAMU DAVASININ AÇILMASINI talep ederim.02.06.2010

Üstün BOL

MAZLUMDER Ankara Şube Başkanı

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2010-06-04
Okunma Sayısı : 1212
Şube ve Temsilcilerimiz
ankara
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - Mazlumder / Ankara Şubesi
Adres: Kocatepe mah. İnkılap sokak 31/8 Kızılay Çankaya/ ANKARA
E-posta: ankaramazlumder[a]gmail.com | Telefon: 0312 419 30 40 | Faks:

Ziyaretçi Sayımız : 4643470