10 Ekim 2015 tarihinde Barış Yürüyüşü esnasında Ankara Gar Kavşağı’nda gerçekleşen ve 100’ü aşkın sivil insanın ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından Ankara Şube yöneticilerimiz olay yerine intikal etmiş ve gözlemlerde bulunmuştur.

Patlamanın gerçekleştiği mevkideki binaların camlarının parçalanması, ceset parçalarının 200 metre uzağa kadar yayılmış olması, alanda bulunan ağaçların dahi kana bulanması ve alanda bulunan kesif kan kokusu patlamanın şiddetini ve katliamın boyutunu gözler önüne sermektedir.

Patlamadan yaklaşık yarım saat sonra bölgeye intikal eden yöneticilerimizin gözlemleri şu şekildedir:

Patlamanın gerçekleştiği sırada da, olay sonrasında da güvenlik tedbirlerinin yetersizliği açıkça görülmüş, olayın yaşandığı bölgeye provokasyon veya delil karartma niyeti güden kişilerin girişleri için ortamın çok müsait olduğu dikkatimize çarpmıştır. Yüzlerce kişinin yaralandığı patlamanın gerçekleştiği esnada, patlamanın şokuyla alandan kaçmaya çalışan eylemcilere az sayıdaki polis biber gazıyla müdahale ettiği iddia edilmiş, alanda bulunan gaz kokusu, görgü tanıklarının beyanları ve medyaya yansıyan görüntüler bu iddiaları doğrulamıştır. Ayrıca yaralıların ve ölülerin yerde bulunduğu sırada polis zaman zaman havaya ateş açarak kitleyi dağıtmaya çalışmıştır. Patlamadan sonra yaralılara ilk müdahaleyi yürüyüşe katılan sağlık çalışanları gerçekleştirmiş, ambulanslar alana bir kısım yaralının taksilerle hastaneye taşınıp, taşıyan kişilerin olay yerine geri dönmesinin ardından ancak intikal edebilmiştir.

Yaptığımız gözlemler, resmi yetkililerin açıklamaları ve medyaya yansıyan bilgiler sonucunda, uzun yıllardır çok sayıda eyleme, mitinge ve yürüyüşe ev sahipliği yapan söz konusu bölgede yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadığı yönünde bir kanaate ulaşmış bulunmaktayız. Saldırıyı gerçekleştirenlerin yanı sıra, gerekli önlemleri almayıp güvenlik zafiyetinin oluşmasına yol açan yetkililerin de yaşanan can kayıpları konusunda sorumluluk taşıdığı açıktır.

Yaşam hakkının geri kalan bütün insan haklarından daha büyük önem taşıyan temel bir hak olduğu bilinmektedir ve bütün insan hakları, can güvenliğinin garanti altına alındığı özgür bir toplumda kendisine gelişme imkanı bulabilir. Devletin en temel görevi yurttaşların özgürce yaşayabilecekleri asgari güvenlik standartlarının sağlanmasına dayanmaktadır. Türkiye’nin başkentinde barışçıl nitelikli toplantı ve gösteri yürüyüşü gerçekleştirmek isteyen kişilerin toplu bir katliama maruz kalması hiçbir bakımdan kabul edilebilir değildir.

MAZLUMDER Ankara Şubesi olarak güven duygularımızı sarsan ve tüm toplumumuzu derinden yaralayan söz konusu menfur saldırı hakkında ivedi bir şekilde şeffaf bir soruşturmanın yürütülmesinin temel önceliğimiz olduğunu hatırlatıyoruz. Devlet yetkililerinin, sorumluluklarının gereği olarak benzeri katliamların gerçekleşmemesi için gereken önlemleri alması gerekmektedir.

Saldırının ardından, hiçbir delil ve dayanak mevcut olmamasına rağmen kutuplaştırıcı ve provakatif yorumlarda bulunulmaması gerektiğini hatırlatıyor, böyle iddiaların toplumsal barış ümitlerini yok ederek, acıları ayrıştırmaktan ve toplumu kutuplaştırmaktan öteye gitmeyeceği hususunda uyarıda bulunuyoruz.

MAZLUMDER Ankara Şubesi olarak hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifa diliyoruz. Faillerin hızlı bir şekilde tespit edilerek cezalandırılmasını talep ediyor ve tüm resmi makamlara olayda sorumluluğu bulunan yetkililer hakkında gerekli işlemlerin ivedi bir şekilde yapılması çağrısında bulunuyoruz.

                                                                                               Abdurrahman ÜNLÜ
                                                                                 MAZLUMDER Ankara Şube Başkanı