Olayın hemen ardından bölgeye giden İnsan Hakları Kuruluşları'nın bölgede yaptıkları gözlem ve değerlendirmeler, köylülerin cesetleri traktör römorkları ve katırlarla, cesetlere ait parçaları ise poşetlere toplamak suretiyle kendi kendilerine taşıdıkları, bölgede cenaze aracı, savcı, asker, ambülans ve ya herhangi bir yetkilinin olmadığı yönündedir. Hayatta kalan tanık beyanları ve yakınlarını kaybedenlerin beyanlarında öldürülen köylülerin bölgedeki güvenlik güçleri tarafından tanındığı, sınır dışı geçişlerine müsamaha gösterildiği, her zaman aynı güzergahları kullandıkları ifade edilmektedir.
35 sivilin katline sebep olan olaydan sonra Genelkurmay Başkanlığı'nın yanlış bir istihbarat bilgisine yaslanan açıklaması ve devlet erkanının "operasyon hatası" şeklinde geçiştirilen açıklamaları kamu vicdanı tarafından kabul görmemiş, olayın vahametinin devletin iradesiyle devletin gölgesinde bırakıldığı izlenimi hasıl olmuştur. Ayrıca, kaçakçı ise müstahaktır sonucuna ulaşan ve toplumsal hassasiyetleri manipüle edecek açıklamalar yapılmıştır.
Devlet, ötekileştirdiğini düşman olarak görmekte ısrar etmekte; bu durum, insanlık düşüncesinin devletin resmi ideoloji egoizminin tehdidi altında olduğunu gözler önüne sermektedir.
Terörle mücadele kapsamında getirilen yeni konsept, ABD'yle aktif işbirliği ve istihbarat paylaşımını, özel harekatın dinamize edilmesini, İnsansız Hava Uçaklarının aktif, F-16 ların ise denetimsiz kullanılması sürecini beraberinde getirmekte; yeni operasyonlar ise yine ölümlere kapı aralamaktadır.
35 kişinin katledildiği, 28 Aralık gecesi aydınlatılmayı beklemektedir. Olay günü bölgede saatlerce hiçbir yetkilinin olmayışı hususu izaha muhtaç olup, Olayın sorumlularının, kamuoyu önünde şeffaf bir süreç işletilerek ortaya çıkarılması ve yargılanması , operasyonlara ise derhal son verilmesi gerekmektedir.
Son olarak, hayatını kaybedenlere Allah'tan Rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
MAZLUMDER ANKARA ŞUBESİ
HÜR BEYAN HAREKETİ
16 TEMMUZ GENÇLİK HAREKETİ