Sayın basın mensupları, değerli katılımcılar;
211 haftadır devam eden hak ve özgürlük mücadelemiz için yine buradayız.
Biz inanan insanlar olarak umudumuzu hiç kaybetmedik. Zulmün ve zalimin bir gün yerini adalete, hukuka, insan haklarına, eşitliğe bırakacağına inancımız tamdır. Ancak zaman göstermiştir ki; mücadelemizin başından bu yana değişen bir şey olmamıştır. Genelde insan hak ve hürriyetleri, özelde ise başörtüsü üzerindeki baskı ve ayrımcılık hem açık bir şekilde, hem de kamuoyuna yansımayan yönleriyle örtülü bir şekilde devam etmektedir.
Son olarak Başbakan'ın "eşinin GATA'ya alınmamasıyla" ilgili açıklamaları yasağın boyutlarının hangi düzeyde olduğunu göstermiştir. Bu ülkenin Başbakan'ının eşi bu ülkenin bir hastanesine giremiyorsa, iktidar gücü kimin elindedir. Milletin seçtikleri iktidar olamıyorsa yapılan seçimler halkı oyalamak için mi yapılmaktadır? Bu durumda bir başbakanın acizliğine mi üzülelim, yoksa bizlerin oylarının aslında hiçbir şey ifade etmeyip kandırıldığımıza mı?
Milletimiz her gün bir yenisi deşifre olan darbe planlarıyla sarsılmakta ve kendilerini ülkenin sahibi gören cuntacıları artık hangi kamuflajla gelirlerse gelsinler teşhis edebilmektedir. "Haydi kızlar okula" dediler, başörtülü kızları okullara almadılar; "vicdanî reddi kabul etmeyiz gençler askere" dediler, annelerini orduevlerine almadılar; "ölürsen şehit, kalırsan gazi olursun" dediler, annesini yalnız cenazesine alıp, gazi olunca GATA'da yatarken hastaneye almadılar, "demokrasi, insan hakları, eşitlik" dediler, cuntacılık, ayrımcılık, fişleme yaptılar. Şimdi de "Allah Allah" diyerek hücum eden bir ordunun cami bombalamasının mümkün olmadığını söylüyorlar. Sayın Başbuğ söyledikleriniz bizim de inanmak istediğimiz şeyler, ancak size mi inanalım yaşadıklarımıza mı? Bizler namaz kıldığı için ordudan atılanları, başörtülü GATA'ya alınmayanları, İmam Hatip okullarındaki fişlemeleri ve burada sayamayacağımız daha nice zulmü gördük...
Sayın Başbuğ günler süren suskunluğunu dün bozdu ve "keşke olmasaydı, keşke hiç yaşanmasaydı" dedi. Genelkurmay Başkanı bu sözü sadece Emine Erdoğan için söylediyse açıkça ayrımcılık yapmaktadır. Yok herkes için söylediyse "Halep ordaysa arşın burada." Bu sorun her gün yaşanıyor. Genelkurmay Başkanı olarak bu sorunu çözebilir. Bilinmelidir ki; Kendi değerlerini tehdit görenler ülkeyi koruyamazlar.
Geçtiğimiz günlerde MHP milletvekili Osman Durmuş'un inançlarımızı alaya alan ifadeleriyle bir kez daha sarsıldık. Milletvekili Durmuş GATA'daki başörtüsü skandalını kınamak ve çözüm önermek yerine yasağı savunmuştur. Muhalefet gözlerini kör etmiş, millete muhalif olmaya başlamışlardır. Dikkat ediniz millet inancına muhalif olanları asla unutmaz. Osman Durmuş'u kınıyor ve kendilerini inancımıza saygıya davet ediyoruz. Bu olayların tek sevindirici yanı ise maskelerinin düşüp gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasıdır.
Seçim dönemlerinde "başörtüsü sorununu ancak biz bitiririz" diyen MHP'nin sorunu nasıl bitirdiğini Nesrin Ünal örneğinde hepimiz gördük. Sayın Nesrin Ünal bir televizyona verdiği demeçte kendisinin GATA'ya girdiğini ve hiçbir sorunla karşılaşmadığını ifade etti. Sayın Ünal bir de bizler gibi bağlayarak girmeyi denesin bakalım, girebilecek mi? Başörtüsüne kaymasın diye takılan bir iğnenin veya bonenin nelere sebep olduğunu anlayabilirdi. Milletvekilliği yapmış, üstelik de başörtülü bir kadının "kadınların kılık kıyafetini devletin belirleyebileceği" anlayışını kabul etmesini gerek milletin temsilcisi gerekse de kadın olarak kınıyoruz.
Aynı demecinde Sayın Ünal "Türkiye'nin gündeminde başörtüsünün olmadığını, milletin gündeminde işsizlik, çocuklarının kursları, ilaç paralarını nasıl ödeyecekleri gibi sorunların olduğunu" söylemiştir. Şu unutulmamalıdır ki insan sadece yiyip içen, fizikî ihtiyaçları için yaşayan bir varlık değildir. İnsanı insan yapan onuru, inançları, temel haklarıyla yaşaması, kişilik haklarına sahip olmasıdır. Bizler için inandığımız gibi yaşamak ekmek gibidir, su gibidir, ilaç gibidir. Bu gerçekten hareketle diyoruz ki, bizler hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kalkana dek özgürce yaşama isteğimizi hep haykıracağız.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA
Hadiye Kılıç - İLKDER