Ankara İnanç Özgürlüğü Platformunun 214. hafta Basın Açıklaması

Sayın Basın Mensupları, Değerli Katılımcılar;

214 haftadır sürdürdüğümüz inanç ve özgürlük mücadelemizde yine sizlerle birlikteyiz.

28 Şubat 1997'den 13 yıl sonra Türkiye çok önemli ve tarihî bir süreçten geçiyor. Bildiğimiz gibi 28 Şubat'ta MGK yani asker milletin seçtiği temsilcilerden oluşan hükümete yani sivil siyasete müdahale etmiş, muhtıra vermiştir.

Daha sonra benzerleri defalarca yapılan Sincan'daki Filistin programı, dönemin başbakanının verdiği iftar yemeği, hacca karayoluyla gidilmesi, Taksim'e cami yapımı bu muhtıraya gerekçe gösterilen sebeplerden birkaçıdır. Asıl sebep ise gücü elinde tutabilmek ve bu gücü demoklesin kılıcı gibi milletin üzerinde sürekli sallayabilmekti. Hatta dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat 1000 yıl sürecektir" sözleri de sindirme ve baskı altına almaya, gözdağı vermeye yönelikti. Muhtırada Türkiye için en büyük tehlikenin irtica olduğu bildirilmekteydi.

28 Şubat süreci "kamusal alan" gibi terimleri günlük hayatımıza yerleştirdi. Hukukçuların bile tanımlamaktan aciz kaldığı bu terimi; kafasına esen, başörtülüleri toplumsal alandan tecrit etmek için kullandı. Kamusal alanın evimizin dışındaki her yer olduğunu düşünen bizlerden evimize hapsolmamız mı istenmektedir? Kamusal alan yalanıyla başörtülü kadınlar; hastanelerden, hava alanlarından, hatta okul aile birliği toplantılarından kovuldular.

28 Şubat kendisinden sonra yapılacak darbeler için zemin hazırladı. Her geçen gün bir yenisi deşifre olan Sarıkız, Ayışığı, Kafes, Balyoz gibi darbe planlarını da yedekte beklettiklerini bugün

-aklımız almayarak- öğreniyoruz. Bu planlardan anlıyoruz ki ordu içindeki cunta kendi halkını iç tehdit olarak algılamakta ve kendilerini ülkenin sahibi gibi görmektedir. Bu anlayış asla kabul edilemez.

"Allah Allah" diyen bir ordunun cami bombalamasının mümkün olmadığını savunan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan, sözlerinde samimi ise, aynı inançla başını örten kadınların da yanında yer almasını bekliyoruz.

Cunta 28 Şubat'tan sonra da hız kesmedi. Yargıdaki, siyasetteki, medyadaki uzantılarıyla milleti kafeslemeye çalıştı. EMASYA protokolü "paşa paşa" imzalattırıldı. Meslek liselerini kapanma noktasına getiren katsayı uygulaması getirildi. Eşleri başörtülü bürokratları, kamu çalışanlarını, ordu mensuplarını, hatta "yeşil sermaye" adı altında holdingleri, milli güvenlik dersi hocaları marifetiyle tüm okulları fişlediler.

Derin devletin mensuplarına dokunulması, yargı önüne çıkarılması darbelerle beyinleri uyuşturulmuş milletimizde şok etkisi yapmıştır. Yavaş yavaş gerçeklere uyanan halkımız gelişmeleri yakından izleyerek sahip çıkarken, muhalefetin sırf muhalif olabilmek için halkın çıkarlarını göz ardı etmesini hazmedemiyoruz. İşlerine geldiğinde "Türkiye hukuk devletidir" diyenler neden hukukî sürecin işlemesinden rahatsızlar. Halkımız ilk kez hukuk kurallarının sadece kendilerine değil, dokunulmazlara da uygulandığını görmüştür. Yargıya müdahaleyi bırakırlarsa suçlular ceza görecek, suçsuz olanlar ise milletin vicdanında aklanacaktır.

Türkiye'nin demokratik, özgür, insan haklarına saygılı, dünyada itibar kazanmış bir hukuk devleti olması için darbe tortusu tüm düzenlemeler kaldırılmalıdır.

Yeni anayasa çalışmaları en kısa zamanda tamamlanarak halkımız bir an önce darbe anayasasından kurtarılmalıdır.

HSYK'nın yapısı yeniden düzenlenmelidir.

Yargı, cuntanın istekleri doğrultusunda karar alan kurum olmaktan çıkarılmalıdır.

YAŞ kararları yargıya açılmalıdır.

Burada saymaya zamanımızın yetmeyeceği prangaların tümü halkımızın ayağından çözülmelidir. Yıllardır her türlü yasağın muhatabı olmuş biz başörtülü kadınlar her şeye rağmen umutluyuz. Türkiye'yi güzel günlerin beklediğine inanıyoruz.

Annelerimizin, bizlerin ve şimdi de çocuklarımızın kâbusu haline gelen bu yasağın kalkması için tüm halkımızı ortak tavır belirlemeye çağırıyoruz. Hayatın her alanından bu yasak kalkıncaya kadar hak ve özgürlük mücadelemiz devam edecektir.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA

İLKE İLİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

Emine Özçelik

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı EylemlerTarih 2010-02-27
Okunma Sayısı : 1051
Şube ve Temsilcilerimiz
ankara
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - Mazlumder / Ankara Şubesi
Adres: Kocatepe mah. İnkılap sokak 31/8 Kızılay Çankaya/ ANKARA
E-posta: ankaramazlumder[a]gmail.com | Telefon: 0312 419 30 40 | Faks:

Ziyaretçi Sayımız : 4346662