Saygıdeğer basın mensupları ve kıymetli Ankaralılar;
Tüm yurtta kimi güçler tarafından oluşturulmaya çalışılan kaos ortamında yaşanan şiddet olayları ve provokasyonlar karşısında herkesi sağduyulu davranmaya davet etmek için burada toplanmış bulunuyoruz... Kürt vatandaşların sorunlarını çözme hedefiyle başlatılan demokratik açılım, herkes için özgürlük, adalet, demokrasi ve huzur ortamının oluşması için umut vaat ederken, maalesef ki yine toplumu bu olumlu düşüncelerden, beklentilerden, umutlardan uzaklaştıran olaylar organize edilmeye başlandı.
Son yaşananlar; insanlığın kardeşçe ve barış içinde bir arada yaşaması umudu taşıyanların endişelerini artırmaktadır. Şiddetin şiddeti körüklemekten başka bir işe yaramayacağını herkese hatırlatmak istiyoruz ve sesleniyoruz
Terörün olduğu yerde demokratikleşme gerçekleştirilemez. PKK varlığını demokratikleşmenin önüne koymuştur. Kürt kardeşlerimizin hiçbir işine yaramayacak, zamanlaması düşündürücü şiddet eylemleriyle demokratik süreci baltalamıştır. PKK ve devletin derinliklerinde yaşayan cuntacı yapılanma ittifak yapmış gibi görünmektedir. Böylece barışa giden yolda elbirliğiyle önyargı, kin ve öfkeden oluşmuş görünmeyen duvarlar kitlelerin önüne çekilmiştir. Milletçe sağduyulu olmamız gereken şu kritik dönemde kitle psikolojisiyle hareket edip meseleleri içinden çıkılmaz hale getirmemek gerekiyor. Şiddetin önüne geçme görevi; sadece ülkeyi yönetenlere ait değildir. Bu ülkede yaşayan tüm bireylerin vatandaşlık görevidir. Ve medya da bu konuda son derece sorumlu yayınlar yapmalıdır. Ancak maalesef ki bir kısım medyanın galeyana getirir cinsten haberleri vatandaşlarımız arasında bir tarafgirlik oluşturmakta ve gerginliğe yol açmaktadır.
Değerli Ankaralılar;
Ülkemizin zaman zaman içine sürüklendiği kargaşa dönemleri bize gösteriyor ki; PKK'dan Ergenekon'a kadar toplumu kin ve öfkeye sürükleyen bütün asalak oluşumlar kendilerine beslenebilecek kanallar bulmuşlardır. Gündemin bulanıklığı bu tür oluşumların daha fazla işine gelmektedir. Bu nedenle böyle örgütler, insanların kendilerini eleştirebilecekleri berraklığı asla istemezler. Olaylar her seferinde farklı bir şekilde gelişse de bu sorunların ortak bir kaynağı vardır. Bize göre bu kaynak 1982 de kabul edilen darbe anayasasıdır. Bu anayasadan hareketle cuntacı zihniyet, kendi vatandaşlarını kimi zaman sistemin dışına itmiş, Kimi zaman baskı altında tutarak kontrol edilmeye çalışmış, Kimi zaman ise vatandaşların sorunlarını görmezden gelmiş, kimi zamanda Etnik kimlikten başörtüsüne kadar tüm kimlikler tek tipçi bir kimlik içinde yok etmeye çalışmıştır.
Herkes için adil, özgürlükçü ve çağdaş bir demokrasi anlayışının oluşması ve bürokratik oligarşinin önüne geçmek için, Darbe anayasası acilen değişmeli; yargıda bağımsızlığa gidilmelidir. Oluşturulacak sivil bir anayasayla mahkemelerin, hâkimlerin ve savcıların bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Yargının ideolojik davranarak toplumun çoğulcu yapısını, farklı kimliklerle var olma hakkını baskı altında tutması toplumsal istikrarı zedelemektedir. Unutmayalım ki, adalet ve hukuk hepimiz için gereklidir. Toplumsal huzurun tesisi için herkes elini taşın altına koymalıdır. Bireysel olarak İnsanların öfke, acı, üzüntü ve bağlılık türü duygularını istismar eden oluşumlardan bir an önce kurtulmalı, siyasal olarak ise kararlılıkla reformlara devam edilmelidir. Basın açıklamamıza geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyor, haftaya yine aynı gün ve saatte bu meydanda daha adil bir dünya için sözümüzü yükseltiyoruz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
MAZLUMDER Ankara Şube
Soner KARTAL