Suriye’de halkın 15 Mart 2011 tarihinde ayaklanmasıyla başlayan ve altıncı yılına giren iç savaş hala devam ediyor. İnsan hayatını hiçe sayan, yüzbinlerce sivilin ölmesine sebep olan ve bir o kadarını da mülteci konumuna düşüren bu iç savaş, Suriye halkının vicdanında hiç kapanmayacak yaralar açmıştır. Modern teknolojinin sivil ayrımı yapmayan kitle imha silahlarının da zaman zaman kullanıldığı bu sosyo-politik süreçte demokratik talepleri şiddetle bastırılan ve yaşam hakları tehdit altında bulunan insanlar iltica haklarını kullanarak çeşitli ülkelere göç ettiler. İnsanlar; yaşadıkları yerleri, evlerini, işyerlerini, tarlalarını, yakınlarını; kısaca sahip oldukları her şeyi bırakıp ölümden kurtulmak için gerek ülke içinde kısmen daha güvenli bölgelere, gerekse de ülke dışında başka yerlere sığındılar.
Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Mısır gibi ülkeler; Suriye halkıyla olan ortak tarihi geçmişleri ve konumları itibariyle Suriye’ye olan yakınlıkları nedeniyle, dünyanın diğer yerlerine kıyasla çok daha fazla insanın sınırlarına girmesi gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Savaş mağdurlarına yönelik açık kapı politikası uygulayarak gelişmiş ülkelerin almadığı bir sorumluluğu alan Türkiye, çok kısa bir sürede gelen çok sayıda savaş mağduru karşısında bocalamış ve sağlıklı politikalar geliştirmekte zorlanmıştır. Beş yılı aşan bir süredir devam eden bu süreçte mültecilik sorununun yol açtığı sosyo-kültürel açmazları yaşayan bir ulus-devlet olarak Türkiye, bu sıkıntılı süreci kontrol edebilecek etkili bir politika gerçekleştirememiştir. Ne göç eden Suriye halkıyla kendi vatandaşları arasında çıkan toplumsal şiddet olaylarını, ne de Suriye halkının yaşadığı bu zor durumun istismar edilmesini engelleyememiştir.
Bu tip toplumsal şiddet olaylarının en son örneği ise 16 Temmuz 2016 tarihinde Ankara’da yaşanmıştır. Suriyeli muhacirlerin yoğun olarak yaşadığı Siteler Bölgesi’ne bağlı Önder Mahallesi’nde Suriyelilere ait dükkânlar ateşe verildi, evler taşlandı ve bazı Suriyeliler sokakta linç edildi. Olaylar esnasında öldüğü tespit edilen kimse olmamış, ağır yaralanmalar ve ciddi maddi kayıplar yaşanmıştır.
Bu çalışmayla, Ankara gibi Suriyeli sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yerel halk ile Suriye’den gelen halk arasında yaşanan zaman zaman artarak klinik vakalarla sonuçlanan toplumsal şiddet olaylarının sosyo-kültürel ve ekonomik sebepleri araştırılmıştır. Ayrıca bu tip vakaların sıkışan ülke ve dünya siyasetiyle arasındaki ilişkiler tespit edilmeye çalışılmış ve son olarak da, kitleler tarafından Suriyeli mültecilere karşı ilerde yaşatılabilecek olası toplu yıkıma maruz bırakılma olaylarının engellenmesi amacıyla ilgili kurum ve kuruluşların önlem alınmak üzere konuya dikkatlerinin çekilmesi amaçlanmıştır.
MAZLUMDER Ankara Şubesi